DerlediklerimizGüncel

Nubar Ozanyan | Süryani Soykırımı: SEYFO

"15 Haziran Süryani, Asuri, Keldani halkının soykırım günüdür. Diğer Hıristiyan halklar gibi Süryani halkı da tarifi zor acılar çekti. Tıpkı Ermeni ve Pontus Rum halkı gibi bitip tüketen açlık çekti"

Ortadoğu tarihin ve medeniyetin gizemleriyle doludur. Kadim halkların yurdu, uygarlıkların beşiği olan bu topraklar aynı zamanda en büyük kıyım ve kırımların da acımasızca yaşandığı coğrafyadır.

Süryanilerin ataları tıpkı Ermeniler, Pontuslu Rumlar, Asuriler gibi büyük bir felakete uğradılar. Yaşadıkları topraklardan koparılan yüzbinlerce Süryani, tıpkı Ermeniler ve Pontuslu Rumlar gibi Osmanlı asker ve jandarması tarafından zorla ölüme sürüldü. Üzerinde yaşadıkları toprak, dağlar, vadiler, nehirler mezarları haline geldi.

Turabdin (Mardin, Midyat, Nusaybin, Hasankeyf, Kerboran, Savur) anayurdumdur. Kanla yıkanmış, kılıçla çizilmiştir.

15 Haziran Süryani, Asuri, Keldani halkının soykırım günüdür. Diğer Hristiyan halklar gibi Süryani halkı da tarifi zor acılar çekti. Tıpkı Ermeni ve Pontus Rum halkı gibi bitip tüketen açlık çekti. İntihara sürüklendi.

Yüzbinlerce kadın ve çocuk, İslam dinine geçmeye zorlandı. Arap-Kürt-Türk aileler içerisinde hayatta kalmaya çalıştı. Erkeklerin büyük bir çoğunluğu öldü, öldürüldü. Kadın ve çocuklar, yabancı misyonerlerin koruması altında yetimhanelere yerleştirildi. 156 kilise ve manastır yakılıp yıkıldı. Yüzlerce ruhani insanı katledildi. Arami ve Süryani halkından tahmini olarak 500 bin civarında insan katledildi. Sağ kalan kadın ve çocukların bir kısmı asimile edilerek, Türkleştirilip-İslamlaştırıldı. Kemalist iktidarın sözcü ve katilleri haline getirildi.

Süryani ve Arami halklarına yaşatılan barbarlığı asla unutmayacağız.

Özgürlüklerin kırıntısının bile olmadığı bu topraklar, halklar hapishanesinden halklar mezarlığına çevrildi. Bütün diller “olup bitenleri ifade edecek sözcük” icat etmede zorlandı. Olup bitenleri tanımlamakta sadece Soykırıma uğrayan halklar zorlanmadı. Aynı zamanda katliama tanıklık eden yabancılar da “buna benzer bir şey göremediklerini” defalarca söylediler. Bu nasıl bir vahşet ve bu nasıl bir kırımdır ki; yaşananları tanımlayacak sözcük bulunamıyor. Vicdanlar çaresiz, diler çaresiz…

Dizginsiz bir barbarlığın temsilcileri olan Sultanlar, İttihat Terakkici ve Kemalist cellatlar için “geçtikleri her yerde arkalarında büyük bir kan izi bıraktılar. Hakimiyetlerinin ulaştığı her yerde medeniyetler gözden kaybolmuştur” diye yazıldı.

Hakkari bölgesi başta olmak üzere Serhat, Amed, Urfa, Adıyaman, Malatya, Turabidin alanlarında Süryani, Asuri, Keldani, Ermeni halklarına karşı kapsamlı ve çok yönlü bir soykırım başlatıldı. İttihat-Terakki cellatlarının başlattığı Soykırım, Kemalist hükümet tarafından devam ettirilerek 1919’da Karadeniz’deki Helen Pontus halkını kapsayacak şekilde genişletildi. Ve 1925 yılına kadar aralıksız bir şekilde devam etti.

2 milyonun üzerinde Hristiyan halk, barbarca katledildi. Şans eseri ölmeyip sağ kalanların bir kısmı sürgüne, bir kısmı ise İslam dinine geçmeye zorlandı. Gasp ve tahrip edilen maddi ve manevi değerlerin haddi hesabı tutulamadı. Tüm dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen Soykırımla tarihsel değerler ve uygarlıklar çöle dönüştürüldü.

Bir yandan da kırım ve kıyım yetmezmiş gibi geride kalan kilise, manastır ve Süryanilere ait mülklere el kondu.

Soykırımı kınamak demek İttihatçı-Kemalist ideolojiden kopmak, ona karşı mücadele etmek demektir. İttihatçı-Kemalist ideolojiden tam kopuş sağlanmadan karşıt bir duruş sergilemeden soykırımlar kınanamaz. İttihatçı ideoloji lanetli bir resmi ideoloji yaratmış ve sahte bir tarih yazmıştır.

Okullarda, üniversitelerde öğretilen tamamen yalana ve inkara dayalı resmi ideolojiden beslenen, resmi tarihi benimseyen herkes soykırım suçlarının bir parçası haline geliyor. Kan, yalan ve inkar üzerine kurulu Türkiye Cumhuriyeti bir suç örgütüdür. Bir çete devletidir.

İttihatçı Kemalist ideolojiden kopmak sağlam bir ideoloji, tutarlı bir bilinç ve cesaret gerektirir. Bugün herkesin gözleri önünde dizginsiz katiller Kürdistan’ı işgal ediyor. Yeni Seyfolar yaratmaya çalışıyorlar. Buna seyirci ve sessiz kalmak, TC’nin suçlarına ortak olmak demektir. Medz Yeğerni, Seyfo, Tertele ve Komkujîlerle yüzleşip cellatlardan hesap sormadan soykırımlar durdurulamaz.

İttihatçı Kemalist kılıçtan damlayan her damla kan, herkesi kirletiyor. Masum halkların, dökülen soykırım kanının hesabı sorulup mücadele edilmezse acılar bitmez. Kürt-Ermeni-Süryani-Asuri-Rum-Êzîdî halkların mücadeleleri birleştirilip ortaklaştırılmadan kimseye huzur yoktur.

Bugün dizginsiz barbarlığın temsilcisi olan TC’nin işgal ve ilhak ordusu, Başûrê Kurdistan’da yeni Seyfolar gerçekleştirmek istiyor. Yeni Seyfoların yaşanmasına sesiz ve seyirci kalmamanın dili her yeri ve anı halkların ortak direnişe çevirmekten geçiyor.

Yeni Özgür Politika  14 Haziran 2021

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu